Bizi 60 yıl bekleten 60 günde karar beklemesin: Kukla ülke Yunanistan - İncili Kadın

Türkiye’nin AB serüveni, 1963’te Avrupa Ekonomik Topluluğu ile paydaşlık antlaşması imzalanmasıyla başladı. 1987’de tam üyelik başvurusu yapan Türkiye çeşitli münasebetlerle daima reddedildi. Bunun için Yunanistan ve birlik kurallarına alışılmamış olarak üye yapılan GKRY kullanıldı. Ankara’nın Kıbrıs’ta taviz vermesi istendi.

İKİ ÜLKE ‘KARŞI CEPHEDE’

Bugün NATO’ya katılmak isteyen Finlandiya 2006’daki periyot başkanlığı sırasında, Türkiye’den liman ve havalimanlarını GKRY’nin kullanımına açmasını istedi. İsveç ise Türkiye’nin terör örgütüne yaptığı operasyonlara karşı AB içerisinde cephe oluşturdu. İsveç, Doğu Akdeniz’deki sondaj faaliyetlerini de durdurmamızı istiyor.
Avrupa ülkeleri, Avrupa Birliği (AB) içinde Türkiye aleyhtarı siyasetlerin sözcülüğünü yapan İsveç ve Finlandiya’nın, güvenlik paktı olan NATO’ya şartsız koşulsuz üye olması için adeta seferber oldu. Buna karşılık 1963 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu ile iştirak antlaşması imzalamasıyla başlayan ve 1987 yılında tam üyelik müracaatında bulunan Türkiye’nin AB’ye iştiraki, Avrupa ülkeleri tarafından çeşitli mazeretlerle daima ertelendi. 2005 yılında başlayan tam üyelik emeliyle başlayan müzakereler, Türkiye’nin, Doğu Akdeniz’deki yasal haklarını gasp etmeye çalışan Yunanistan’ın, Birlik kurallarına karşıt olarak üye yapılan Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin (GKRY) baskı ve engellemeleriyle adeta çıkmaza sürüklenirken. Yeniden Almanya ve Fransa üzere birtakım ülkeler, Atina’yı öne sürerek, Türkiye’nin üyeliğine kapıyı kapatmak için ekonomik, siyasi hatta toplumsal münasebetleri birer mahzur olarak öne çıkarttı ve çıkartmaya devam ediyor. Son 17 senede, Türkiye’nin tamamladığı birçok müzakere faslının yalnızca siyasi mülahazalarla AB üyesi ülkeler tarafından kapattırılmıyor. Buna karşılık birebir devletlerin güvenlik risklerinin en yüksek olduğu devirde, askeri birlik olan NATO’ya Finlandiya ve İsveç’i dahil etme uğraşı, Batı’nın iki yüzlü siyasetini gözler önüne serdi.

‘RUM KESİTİNİ TANI’ BASKISI

2004’te Türkiye’nin tüm itirazlarına karşın AB, Kıbrıs meselesinde taraf olmayı seçti ve Rum Kısmı’nı, skandal bir kararla “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak Birlik’e kabul etti. Bunu yaparken de genişleme konusundaki en değerli prensibini yani “komşularıyla sorunlu olan (sınır sıkıntıları olan) ülkelerin AB’ye üye olamayacağı” kuralını çiğnedi. 2001 yılında Türkiye’ye aday statüsünün verilmesinin görüşüldüğü AB Bakanlar Konseyi’nde, İştirak Paydaşlığı Dokümanı imzalandı ve Türkiye’nin AB’ye iştiraki için Kıbrıs’la ilgili Türkiye’nin önemli ödünler vermesini kaide koştu. Görüşmelerde “Tüm AB üyesi ülkelerin tanınması, iştirak sürecinin zorunlu bir parçasıdır” sözleri ile Türkiye’ye baskı yapıldı. Bugün, NATO’ya katılmak için katılmak isteyen Finlandiya, 2006 yılındaki devir başkanlığı sırasında, Türkiye’nin liman ve havalimanlarını GKRY’nin kullanımına açmadığını tabir etti ve gereğinin yapılması için Türkiye’ye 14-15 Aralık 2006’ya kadar müddet verdi. Türkiye’nin taviz vermemesi üzerine üyelik müzakerelerindeki sekiz faslın askıya alınmasına ve öbür fasılların süreksiz olarak açık bırakılmasına karar verildi.

ANKARA BİRLİK’E EKONOMİK YÜK SÖYLEMİ

AB’ye iştirak sürecinde üye devletler, siyasi mazeretler dışında Türkiye’nin, Birlik’e “ekonomik bir külfet getireceği” teziyle müzakereleri tekraren sefer durma noktasına getirdi. Türkiye’nin yıllık AB bütçesine maliyetini mazeret eden Brüksel, iflasın eşiğine gelen Bulgaristan, Yunanistan, Romanya üzere devletlere yıllık milyarlarca dolar bütçe ayırarak günü kurtarmalarına yardım ediyor. Dünyanın en büyük 20 iktisadına sahip ülkelerin dahil olduğu G-20 üyesi olan Türkiye’nin (AB’de yalnızca Almanya, Fransa ve İtalya üye) AB’ye üyeliğine ekonomik olarak karşı çıkan ülkelerin başını ise, İsveç, Almanya, Avusturya ve Yunanistan çekiyor.

DARBE TEŞEBBÜSÜNDE İKİRCİKLİ TUTUM

AB içerisinde de birçok devlet, Türkiye’nin birliğe iştirakine karşı muhalif tavır sergiledi. Almanya’nın eski Başbakanı Angela Merkel, 15 Temmuz Darbe Teşebbüsü sonrası FETÖ’cü teröristlere yapılan tutuklamaları münasebet göstererek, Türkiye’nin AB’ye iştirak müzakerelerini sonlandırması için üye devletlere davette bulundu. Merkel’in açıklamasına Avrupa içinde ırkçı siyasetleri ile tanınan ve yolsuzluk soruşturması yüzünden siyaseti bırakan Başbakan Sebastian Kurz liderliğindeki Avusturya, Belçika takviye verdi. İlerleyen yıllarda da misal karalama kampanyaları birlik içinde sıklıkla dillendirildi. Fransa da eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy vaktinde, AB içinde Türkiye zıddı siyasetlere dayanak verdi.

AP’DEN SKANDAL AÇIKLAMA

Son olarak Avrupa Parlamentosu (AP) 7 Haziran’da yayımladığı raporda, Türkiye’nin AB pahaları ve standartlarından uzak olduğunu ve bu kaideler altında 2018’de durma noktasına gelen müzakerelerin yürütülemeyeceğini açıkladı. Türkiye’nin MEB probleminde üye devlet olan Yunanistan’la sürtüşmemesi gerektiği belirtilen raporda, Ankara’nın İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya iştirakine karşı çıkmaması gerektiği vurgulandı. Türkiye’nin İskandinav ülkelerinin NATO’ya üyeliğini veto kararını skandal bir sözle “sorumsuzca” olarak niteleyen AP, Ankara’nın bu mevzudaki çekincelerini görmezden gelerek iki yüzlü tavrını bir sefer daha gözler önüne serdi. 2006 yılında Avrupa Parlamentosu, Türkiye’nin AB’ye girebilmesi için kelamda Ermeni soykırımını tanıması gerektiği koşulunu öne sürmüş, tasarı reddedilmişti.

PKK’nın Brüksel’deki avukatı

NATO’ya girmek isteyen ancak ülkesini terör örgütü PKK’nın sığınağına dönüşen İsveç, Türkiye’nin terör örgütüne yaptığı operasyonlara karşı AB içerisinde cephe oluşturdu. Son olarak PKK’nın Suriye uzantısı YPG’yi Türkiye sonundan temizlemek maksadıyla yapılan Fırat Kalkanı, Zeytin Kısmı ve Barış Pınarı harekatları sırasında ve sonrasında İsveçli politikler, Brüksel üzerinden baskı kurup Ankara’yı geri çekilmeye zorladı. İsveç Dışişleri Bakanı Anne Linde, 2020 yılında, Suriye’de Kürtlere karşı insan hakları ve milletlerarası hukukun ihlal edildiğini belirtti. AB’nin, Türkiye’nin Suriye’den çekilmesi daveti yaptığını belirten Linde, Ankara’yı demokrasiden uzak olmakla suçladı. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de sondaj faaliyetlerini durdurması davetinde bulunan İsveçli Bakan, Ankara’nın Yunanistan ve Rum Kesimi’nin deniz haklarına hürmet duyması gerektiği konusunda AB’den başka ülke temsilcilikleriyle fikir birliğine vardıklarını beyan etti. Operasyonlar sırasında Türkiye’ye silah ambargosu uygulayan İsveç kelamda “Ermeni soykırımını” ülke meclisinde tanıyarak, Türkiye üzerinde diplomatik baskı kurmaya da çalışmıştı.

Kukla ülke Yunanistan

Türkiye’nin AB’ye iştirakine muhalefet gösteren ülkelerin başında ise Yunanistan geliyor. “Avrupa’nın şımarık çocuğu” lakaplı Atina idaresi, Türkiye ile problemlerini AB’nin bir modülü haline getirmeye yönelik gayretlerinde bugüne kadar başarılı oldu. Kıbrıs sorunu ile ittifak içi alakalarından nemalanmaya başlayan Yunanistan, Ankara ile yaşadığı her sorunda, “Türkiye’nin anlaşılamaz olduğu” algısının çığırtkanlığını yaptı ve Türkiye’nin AB devletleri ile bağlantılarını zedeledi. Son yıllarda yaşanan Doğu Akdeniz’de Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) tartışmalarında da Türkiye’nin yasal haklarını, hukuksuz bir biçimde gasp etmeye yeltenen Atina idaresi, mağdur maskesiyle AB içerisinden takviye almayı başardı. Türkiye ile AB ortasındaki müzakerelerde masaya Ege sorununu getiren Atina, birçok faslın açılmasına mahzur oldu ya da geciktirdi. Son olarak milletlerarası mutabakatlara nazaran silahsızlandırılması gereken Ege adaları ile ilgili Türkiye’nin “egemenliği tartışılır” çıkışana karşı, geçen hafta yapılan AB önderler tepesinde Brüksel, Atina’nın çıkarları çerçevesinde “egemenlik” çıkışı yaparak, yeniden taraf olmayı seçti ve Türkiye’ye “saldırgan söylemlerde” bulunmakla suçladı.

G7 şatoda toplandı

Dünyanın en büyük yedi iktisadını bir ortaya getiren G7 Önderler Doruğu, dün Almanya’nın Bavyera eyaletindeki Elmau Şatosu’nda başladı. Yarın sona erecek tepede planlanan ana gündem unsuru ‘iklim krizi’ olmasına karşın 24 Şubat’ta başlayan Ukrayna’daki Rus işgali, Moskova’ya yönelik yaptırımlar ve savaşın da tesiriyle artan besin ve güç fiyatlarının daha öncelikli olarak ele alınması bekleniyor. Öte yandan tepede Rusya’ya yönelik ek bir yaptırım kararı da alınabilir. ABD Lideri Joe Biden, G7 doruğu öncesinde Rusya’dan altın ithalatını yasaklayacaklarını kaydetti. Altın, Moskova’nın güçten sonraki en büyük ihracat kalemi olarak dikkat çekerken, 2021 yılında 17,4 milyar dolar ile dünyanın en büyük yedinci altın ihracatçısı olarak gösteriliyor. Bununla birlikte Çin’in son yıllarda Batı ekonomilerini zorlayan ticaret ve ekonomik uygulamalarının da masaya yatırılması öngörülüyor.